Bir zamanlar, küçük bir köyde eski ve terk edilmiş bir ev vardı. Köylüler, bu evin lanetli olduğuna inanır ve gece vakti yanından bile geçmek istemezdi. Söylentilere göre, bu evde bir zamanlar yalnız yaşayan yaşlı bir kadın vardı. Ancak bir gece, kadının çığlıkları köyde yankılandı ve o günden sonra kimse onu bir daha görmedi. Yıllar geçti ve köyün gençlerinden biri olan Ali, bu efsaneye inanmadığını söyleyerek arkadaşlarına meydan okudu. Cesaretini kanıtlamak için o gece eve gitmeye karar verdi. Elinde yalnızca bir fenerle, karanlık ve sisli yolda ilerledi. Evin kapısını açtığında, içeriden gelen soğuk hava tüylerini diken diken etti. Ali, titreyen adımlarla içeri girdi. Ev sessizdi, fakat eski tahta zeminler her adımında gıcırdıyordu. Birden, üst kattan bir kapı çarpma sesi duyuldu. Ali korksa da cesaretini topladı ve merdivenlere yöneldi. Merdivenlerden yukarı çıkarken, bir fısıltı duydu. Fısıltı, adını çağırıyordu: "Ali... Ali..." Üst kata vardığında, koridorun sonunda bir ışık gördü. Yavaşça ışığa doğru ilerledi ve kapıyı açtı. Ancak içeride kimse yoktu. Sadece eski bir aynanın önünde duran bir sandık vardı. Merakına yenik düşerek sandığı açtı ve içinden eski, yıpranmış bir günlük çıktı. Günlüğü açıp okumaya başladığında, yazılar kendi kendine hareket etmeye başladı. Ali'nin adı sayfada belirdi ve ardından bir cümle: "Buradan hemen gitmezsen, sıradaki sensin." Ali panikle günlüğü yere attı ve evden dışarı koştu. O günden sonra kimse Ali'yi bu eve yaklaşırken görmedi. Ancak köylüler, geceleri evin pencerelerinden sanki birinin onları izlediğini hissetmeye devam etti. Efsane hâlâ köyde anlatılmaya devam ediyor... With Dream Machine AI

More Video